top of page
Şiddetsiz İletişim Nedir?
-
Şiddetsiz İletişim Nedir?Şiddetsiz İletişim’in kurucusu Marshall Rosenberg, Şiddetsiz İletişim Bir Yaşam Dili kitabının Giriş bölümünde, “Yaşamımda istediğim şey, şefkat… Kendimle başkaları arasında, karşılıklı olarak gönülden vermeye dayalı bir akış…” diyor. Şiddetsiz İletişim’i geliştirirken kendisine sorduğu soruları şöyle özetliyor, “Şefkatli bir alışveriş içinde olmaktan keyif almanın doğamızda var olduğuna inandığımdan, şu iki soru hayatımın büyük bölümünde kafamı hep meşgul etmiştir. Bizi, doğamızdaki şefkatten koparan, şiddet ve sömürü odaklı davranışlara yönelten nedir? Ve tam tersine, bazı insanların, en zor koşullar altında bile doğalarındaki şefkate bağlı kalmalarını sağlayan şey nedir?” İnsanların korktukları, suçluluk duydukları, utandıkları ya da mecbur olduklarını düşündükleri için değil; şefkatli doğalarından kaynaklanan, gönülden verme ihtiyacının motive ettiği istek ile eyleme geçmelerinin yollarını araştırıyor. Şiddetsiz İletişim, zorlayıcı şartlar altında bile insanca davranma yeteneğimizi güçlendirecek dil ve iletişim becerileri üzerine kurulu. Marshall Rosenberg, “Bu yeni bir olgu değildir; Şiddetsiz İletişim yaklaşımı içinde yer alan her şey asırlardır bilinmektedir. Bu yaklaşımdaki amaç, insan olarak birbirimizle nasıl iletişim kurduğumuzla ilgili doğal bilgi birikimimizi yoklamak ve bu bilginin somut olarak kullanıldığı bir hayat sürmemize yardımcı olmaktadır” diye anlatıyor. Roxy Manning'le sohbetimizden: Şiddetsiz İletişim Nedir? Uzun versiyonunu dinlemek isterseniz tıklayın.
-
Şiddetsiz İletişimin Dört Bileşeni Nedir?Şiddetsiz İletişim bizi, dikkatimizi neyi istemediğimizden, neyi istediğimize çevirmeye davet ediyor. Marshall Rosenberg diyor ki: “Her ne kadar bu yöntemden bir ‘iletişim süreci’ veya ‘şefkat dili’ olarak söz etsem de Şiddetsiz İletişim, bir süreç veya dilden fazlasıdır. Daha derin seviyede Şiddetsiz İletişim, dikkatimizi, aradığımız şeyleri bulabileceğimiz yerlere odaklamamızı sürekli olarak hatırlatır.” Tüm bu niyetle de, dikkatimizi “şimdi”ye odaklamamıza rehberlik etmek üzere dört temel bileşeni var.
-
Neden Gözlem?Şiddetsiz İletişim’in ilk bileşeni gözlem yapmaktır. Kendimizi iyi, hoş hissettiren ya da böyle hissetmemizi engelleyen uyaranın (tetikleyenin) ne olduğunu somut olarak gözlemlemektir. Bunu yaparken gözlemlediğimiz somut olgu ile olguyu yorumlayışımızı birbirinden ayırt etmek anahtar niteliktedir. Gözlem, gördüğümüz, duyduğumuz, dokunabildiğimiz veya hatırladığımız bir şeydir. Tarif edilebilir. Her ne oluyorsa/olduysa bir video kamerayla kayıt edilmiş gibidir. Yorum, değerlendirme ise gözlemlediğimiz şey veya davranış hakkında çıkardığımız sonuçları, yargımızı ya da zihnimizin sunduğu birikmiş bilgiyi içerir. Yargı ve yorumlarımızı gözleme tercüme etmeyi öğrendiğimizde bu bizi doğru/yanlış kısır döngüsünden çıkartarak dikkatimizi duygularımızın kaynağı olan ihtiyaçlarımıza çevirir ve böylece tepkilerimizin sorumluluğunu almaya başlarız. Gözlemler kendimizle ve diğer insanlarla daha derin bağlantı kurmamıza hizmet eder. Bu da bilincimizde çok kıymetli bir dönüşüm yaratır. Marshall Rosenberg, “Teşhis etmeye çalışmak ve yargılamak yerine gözlemleri, hissedilenleri ve ihtiyaçları açıklığa kavuşturmaya odaklanırsak şefkatimizin derinliğini de keşfederiz.” diyor.
-
Neden Duygularımızı Fark Etmek İstiyoruz?Şiddetsiz İletişim’in ikinci bileşeni duygularımızdır. Marshall Rosenberg, bu bileşeni şöyle özetliyor: “Kendimizi ifade etmek için gerekli olan ikinci bileşen, duygulardır. Duygularımızı net ve somut bir şekilde tanımlamayı ve dile getirmeyi sağlayacak bir sözcük dağarcığı oluşturarak birbirimizle daha kolay bağlantı kurabiliriz. Duygularımızı dile getirerek kırılganlığımızı göstermek, anlaşmazlıkları çözmeye yardımcı olabilir. Şiddetsiz İletişim, gerçek duygulara dönük ifadelerle; düşünce, yorum ve değerlendirme içeren söz ve ifadeleri birbirinden ayırır.” Şiddetsiz İletişim sürecinde duygularımızı fark etmek ve duygularımızı hissetmeye izin vermek çok kıymetli çünkü onlar bize “içimizdeki canlı hayatın” karşılanan ya da karşılanmayan ihtiyaçlarımızla ilgili geribildirimleri. Konforlu duygular karşılanan, konforsuz duygularımız ise karşılanmayan ihtiyaçlarımızın habercileridir. Duygularımızı ifade ettiğimizde deneyimimizin sorumluluğunu almayı sürdürürüz. Böylece, başkaları kendileri hakkında eleştiri ya da suçlama değil, bizim için neyin önemli olduğunu duyabilirler. Bu da, hem bizim hem de onların ihtiyaçlarının karşılanması olasılığını artıran bir iletişime adım atmamızı sağlar.
-
Neden İhtiyaç Farkındalığı?Şiddetsiz İletişim’in üçüncü bileşeni duyguların kökünde yatan, onlara neden olan ihtiyaçlardır. İhtiyaçlar içimizdeki yaşam enerjisinin ifadeleridir. Canlı olmamızın kaynağıdır. Stratejilerle ihtiyaçları karıştırdığımızda ve belli bir strateji ya da çıktıya takıldığımızda genellikle ortaya acı çıkar. İşe yaramayan stratejileri ve çıktıları bırakarak kendimizi acıdan özgürleştirebiliriz. Kendi içimizdeki ihtiyaçlarımızla buluşarak, doğal olarak ortaya çıkan yaratıcılığın bizi ihtiyaçlarımızı karşılayacağımız başka stratejiler bulmaya yöneltmesine alan açarız. Böylece bilincimizi bolluk yönünde eğitiriz. Her ne yapıyorsak, yaşam enerjimizi dünyaya ifade etmek için yapıyoruz. Daha sonra pişman olacağımız bir şey yapmayı seçtiğimizde, karşılamaya çalıştığımız ve karşılanmayan ihtiyaçlarımıza bakarak şefkat bulabiliriz. Kendimizi suçlamadan, yargılamadan, bir başka sefer önümüze aynı durum geldiğinde ne yapabileceğimizi böylece keşfedebiliriz. Bu bizim gelecekte kendimize daha uygun seçimler yapmayı öğrenmemize ve büyümemize yardım eder. Böylece, kendi içimizde daha fazla barış yaratarak, dünyada barışın yaratılmasına daha fazla katkıda bulunabiliriz. Aynı zamanda, kendimizi ifade ederek, büyüyerek, katkıda bulunarak ve dünyayla bağ kurarak daha fazla özgürlük, güç ve şefkat bulabiliriz. İhtiyaçların üç temel niteliği var: Evrenseldir Tüm davranışlarımızın motivasyon kaynağıdır Her an ihtiyaçlarımızı karşılamak için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.
-
Şiddetsiz İletişim'de Rica Nedir?Vivet Alevi, Şiddetsiz İletişim’i “Sevginin Eylemi” olarak tarif ediyor. Ondan ilhamla, Şiddetsiz İletişim’in bize sevgiyle eylemenin metodunu sunduğunu söyleyebilirim. Bu anlamda, Şiddetsiz İletişim’in dördüncü adımı Rica, bize sevgiyle eylemenin, bolluk ve barış bilinciyle stratejiler bulmanın yolunu açıyor. Rica, somut bir eylem dili konuşma çabasını ifade eder. Burada olana açıklık getirir. Her şeyi şimdiki zamana getirir. Yapılabilir, uygulanabilir bir şeyleri içerir. Bütün tarafların her an seçme özgürlüğünün olduğu bilinci ile dile getirilir. İhtiyacımı karşılayacak somut, şimdi yapılabilir, olumlu dilde ifade ettiğim bir istekte bulunurum. Bir kez karşılanmayan ihtiyacımızın ne olduğunu belirlediğimizde, bu ihtiyacın karşılanması için sayısız yol (strateji) vardır. Rica, her durumda o an bize en uyan yolu/stratejiyi sunar. Çoğumuz, başkalarından bir şey rica etmemek/istememek üzere yetiştirildik. Bu yazılı olmayan kurallara dayanıyor, “Eğer iyi bir insan olursan insanlar senin ihtiyaçlarını karşılamak isterler” gibi bir yazılı olmayan kurala dayanıyor. Bu en iyi şartlarda kafa karıştırıcı, en kötü şartlardaysa son derece verimsizdir ve diğer insanların sırtına bizim neye ihtiyacımız olduğunu bulma yükünü yükler. Aynı zamanda kendi ihtiyaçlarımızı karşılama sorumluluğunu bizden alır. Diğer insanlardan ihtiyaçlarımızı karşılamak için ne istediğimizi netleştirmediğimizde hem kendimiz hem de diğerleri için karışıklık, rahatsızlık ve tatminsizlik yaratırız. CNVC Sertifikalı Eğitmen Kelly Bryson, Kibar Olma Gerçek Ol kitabında şunları söylüyor: “İnsanlar bir şeyi, tamamen görev ya da suçluluk duygusuyla verdiklerinde, yaptıkları şey için kendilerini takdir edemediklerinden dolayı başkalarından yoğun bir takdir beklerler. Aslında çoğu zaman, farkında bile olmadan, yaptıkları şey için üzgündürler. Dolayısıyla, başkalarından takdir gelse bile onu almayı beceremezler. Genellikle de takdir gelmez çünkü sözlü olarak dile getirilmiş olsun ya da olmasın, takdir istekleri karşı tarafta bir talep olarak algılanır. İnsanlar, söz konusu hediyenin sevgiden değil, görev duygusuyla verildiğini hissederler. Kendini zorunlu hissettiği için veren birinden bir şey almak, kişinin çoğunlukla kendini değersiz bir yük gibi görmesine neden olur.”
-
Şiddetsiz İletişimin Temel VarsayımlarıŞiddetsiz İletişim bazı temel varsayımlara dayanıyor. Bu varsayımları uygulamanın içine koyarak bize güçlü ve somut araçlar sunuyor. Bu varsayımları bir araya getiren Inbal ve Miki Kashtan’a şükranla. İhtiyaçlar, dil, din, ırk ve kültürden bağımsız olarak bütün insanlarda ortaktır. Hepimiz aynı ihtiyaçlara sahibiz, bu ihtiyaçlarımızı karşılayacak stratejilerimiz farklı olabilir. Çatışmalar bu ihtiyaçları karşılamak için seçtiğimiz farklı yollar/ stratejiler nedeniyle ortaya çıkar. Bütün insanlar her ne yapıyorlarsa bir ihtiyaçlarını karşılamak için yaparlar. Duygular karşılanmış veya karşılanmamış ihtiyaçlarımızı bize bildirir. Barışa ve huzura giden en doğrudan yol kendimizle bağlantıdan geçer. Barış ve huzur kapasitemiz karşılanan ihtiyaçlarımıza bağlı değildir. İhtiyaçlarımızın çoğu karşılanmasa bile, kendimizle bağlantı ihtiyacımızın karşılanması iç huzurumuz için yeterli olabilir. Seçimlerimiz içimizden gelir. İçinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, ihtiyaçlarımızın farkındalığıyla bilinçli seçimler yaptığımızda özerklik ihtiyacımızı karşılayabiliriz. İnsan doğası şefkatlidir. İnsanın doğası vermeye dayalıdır. Hayata ve insanların iyiliğine katkıda bulunmak en güçlü ihtiyaçlarımızdan biridir. İnsanlar gönülden vermekten keyif alır. İnsanlar birbirine bağlıdır ve bu bağlar aracılığı ile ihtiyaçlarını karşılarlar. Dünyamızda ihtiyaçlarımızı karşılayacak sonsuz kaynaklar vardır. İnsanlar değişir. Karşılamak zorunda olduğumuz ihtiyaçlarımız ve stratejilerimiz zamanla değişir. Bireysel ve kolektif olarak tüm insanların değişim ve büyüme kapasiteleri vardır.
bottom of page